Nietzsche Ağladığında romanı, 1882 senesi Viyana’da psikanalizin ortaya çıkışına öncülük eden kişileri bir araya getiriyor, onları konuşturuyor ve onlar için modern kent hayatının yarattığı belirsizlikler ve ümitsizlikler içinde varoluşun anlamlarını ortaya koyuyor. Yazar, döneminin en önemli doktoru ve modern psikanalizin kurucuları arasında sayılan Josef Breuer’in Friedrich Nietzsche ile ümitsizlik ve varoluş hakkında aylar boyunca yaptıkları görüşmeler üzerine kurguluyor hikayesini.

Romanı okuduktan sonra, yazarın notundaki bu ilk cümle tokat gibi çarpmıştı suratıma. Çünkü bu roman beni felsefeden, psikoterapiden çok, Nietzsche ve Dr.Breuer arasındaki, zamanla gelişen, dostluk ile bağlamıştı beni kendine. Irvin Yalom, “Bir Psikiyatristin Anıları” kitabında psikoterapinin doğuşunu Nietzsche ile ilişkilendirmek istediğini ama kitabını, tarihsel gerçeklere mümkün olduğunca uygun kurgulamak istediğinden, Freud ile Nietzsche’nin karşılaşamayacağını anlamıştır. Bu yüzden Freud’a akıl hocalığı yapan, Dr. Breuer ile Nietzsche’nin arasında geçecek olan görüşmeler sonucu psikoterapinin doğuşunu kurgulamaya karar vermiştir.
Sizlere okumanızı mutlaka tavsiye edeceğim bu muhteşem romandan 17 harika alıntı derledim. İyi okumalar dilerim.
2”Belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz; ama daha derinlere inin… Sonunda, sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz. Siz, bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz. Siz arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil…”

3“Ümit mi? Ümit en son kötülüktür!
Pandora’nın kutusu açılıp, Zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı. Fakat Zeus’un arzusunun, insanların, kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.”

4Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?

5“Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendisini sevmesindendir.”

6+ Çocukluğumdan beri yaşamın, birbiriyle aynı iki boşluk arasındaki bir kıvılcım olduğuna inandım: Doğumdan önceki ve ölümden sonraki karanlıklar arasındaki bir kıvılcım.
– Yaşam, iki boşluk arasındaki kıvılcım. Güzel bir imge, Josef. Ama kafamızın hep ikinci boşluğa takılması ve birinci boşluk üzerine hiç düşünmememiz ne tuhaf, değil mi?

9Tek ödevin kendin olmaktır. Güçlü ol: Yoksa, büyümek için hep başkalarını kullanmak zorunda kalırsın.

11Ben de sizin gibi gece korkularıyla boğulurum. Ben de sizin gibi neden korkuların geceleri bu kadar güçlü olduğunu düşünürüm. Bunun üzerine yirmi yıl düşündükten sonra korkuların karanlıktan doğmadığını anladım: Korkular da yıldızlar gibi hep oradadırlar, ama gün ışığı onları gizler.

14Hiçbir şey, her şey demektir! Güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin.
