1942 yılında, yani İkinci Dünya Savaşı’nın tam ortasında, Brezilya’nın Petropolis kentinde karısıyla birlikte intihar eden, ama insanlara yarın’ı beklemeleri gerektiğini söyleyerek bir yandan da umudu savunan Avusturyalı yazar Stefan Zweig, kuşkusuz çağımızın en büyük hümanistlerinden biri. Dünün Dünyası, Yarının Tarihi, Yıldızın Parladığı Anlar, Bir Politikacının Portresi, Günlükler, Satranç gibi. Lyon’da Düğün, 1908 ile 1920 yılları arasında dergilerde yayımlanmış, çok sonra kitap olarak çıkmış beş uzun öyküden oluşuyor: Kızıl Hastası, Leporalla, Korku, Benzer-Benzemez Kız Kardeşler’ ve Lyon’da Düğün’. Stefan Zweig, bütün öykülerinde olduğu gibi bu öykülerinde de, tek tek bireylerin yazgıları üzerinde yoğunlaşırken, öte yandan değişik toplum kesitlerinin panoramasını da vermektedir.
2 Az olan zamanınızdan yararlanın. Tek nefeslik hayat bir daha verilmeyecek, böyle bir anda sevgiyi bulan kişi, onun tadını çıkarmalı.

4 Karanlıkta mezarlarının hayali beliriyormuş gibi , hiçbir şey beklemeden ve yaşayanlara karşı artık bir duygusu kalmadan duruyordu.

5 Zaten kim kendi gölgesini görmekte zorluk çekerdi ki? Biz onu sadece tek bir gözle görürüz, onu bizim adımlarımızı nasıl takip ettiğini, bazen bizden önce koştuğunu; (daha farkına varmadığımız bir dilek gibi) ama biz onun kişiliğimiz isimli karikatürde ne kadar nadir bir şekilde farkına varırız?

6Bu sessizlik o kadar belirgin, o kadar aydınlıktı ki sanki başka bir dünyadan ansızın gelip geçen bir haykırıştı, ama aynı zamanda en ilgisiz kişinin bile karşı koyamayarak sessizlikten ve bunalımdan kendini kurtaracağı gibi aydınlık ve neredeyse çınlayan bir haykırıştı.

8 Aslında hayatlarının bu soğuk odadaki mavi renkler yansıtarak ve titreşerek yanan mumdan daha önce son bulacağının onlar da farkındaydılar.
